Selçuk Metot kimdir
Oyuncu olmasam ne yapardım bilemiyorum diyen, Aşk-ı Memnu’daki başarılı oyunculuğu ile hafızamıza kazanan Selçuk Yöntem’in hayat hikâyesidir…
Bazen bir oyuncuyu en sevdiğimiz, beğendiğimiz hayat verdiği karakterle anıyoruz. Hal bu türlü olunca kuşkusuz Selçuk Prosedür deyince çabucak hafızamızda yalısında Bihter’in, Nihal’in, Bülent’in etrafında pervane bir Adnan Ziyagil canlanıyor. Münasebetiyle bugün yalnızca Selçuk Yöntem’in değil, Adnan Ziyagil’in de doğum günü olmalı…
O, bizim gördüğümüzün dışında, puro içmekten ve gezmekten keyif alan bir aile babası. Yaptığı her işin hakkını veren, kuşkusuz hepimizin çok sevdiği bir oyuncu; ömrü bereketli olsun…
İyi ki doğdun Selçuk Yöntem!
Çocukluğu ve eğitim hayatı
Selçuk, 13 Temmuz 1953’te, İstanbul Eyüp’te, Erzurumlu bir anne ve Sakaryalı bir babanın beş çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Babası subaydı ve bundan sebep kent şehir dolaşarak büyüyen bir çocuk oldu. Babası otoriter yaklaşımda bir baba olmadı. Tahminen de onun en büyük talihlerinden biri, babasının bu yaklaşımıydı. Onu, birinci sefer tiyatroya, operaya, baleye götüren babasıydı. Beethoven’i birinci defa onun sayesinde dinledi. İleride oğlunun bir sanatçı olmasının temellerini attığından habersizdi…
Her vakit güçlü bağları bulunan bir ailede büyüdü Selçuk. Babasının tayini sebebiyle taşınırken de, ilkokula Malatya’da başladı. Sonra Ankara, oradan Afyon ve tekrar İstanbul… Lise eğitimini Şişli Terakki Lisesi’nde aldı. Daha sonra ise, Ankara Devlet Konservatuarı’nı kazandı. Bu habere kuşkusuz en çok sevinen kişi, babası olmuştu. Babası, ona Ankara’daki meskenin anahtarını verdi. Yıllar sonra bir röportajında Selçuk, bu durumu “5 yıl boyunca kocaman bir meskende tek başına yaşadım, keyifliydi.” diye anlatacaktı. Ailesini ise, “çok şenlikli ve kalabalık bir aile” olarak tanımlıyordu…
Selçuk, birinci yıl kendi tabiriyle biraz hem siyasi hem de hocaların ferdî antipatisi sebebiyle okuldan atılmış, sonra Danıştay kararıyla okula geri dönmüştü. Röportajında bu durumu ise, “Şubat elemesinde 7 kişiyi okuldan çıkardılar. Danıştay kararıyla geri döndük. Hocalarımın benden pek umudu yoktu. Artık konuşup gülüyoruz!” şeklinde anlatacaktı. Ayrıyeten bu olayı, hayatının dönüm noktası olarak değerlendiriyordu. Buraya çok severek, çok isteyerek gelmişti. Böylesine sevdiği bir ortamı kaybedip, çabalayarak geri dönmek, onu buraya daha da bağlamıştı. Bir öteki röportajında, “Bütün aksiliklere karşın bitirdim okulu; yani istediğim mesleği yapma gayretini gösterdim.” diyecekti. 1976’da Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Yüksek Bölümü’nden mezun olan Selçuk, 1977’de, Ankara Devlet Tiyatrosu takımına alındı…
Oyunculukta birinci muvaffakiyetleri
Selçuk Yöntem’in aslında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktığı birinci oyun 1972’de, William Shakespeare’den, Yanlışlıklar Komedyası’ydı. 1973’te ise, Musahipzade Celal’den, İstanbul Efendisi! 1977’de takıma alındığında da, Hidayet Sayın’ın Topuz oyunu ile sahnedeydi. 1978’de ise, Shakespeare’in, Othello’su…
80’ler onun için başarılı, ödüllü bir yıldı. 1986-1987 tiyatro döneminde Dört Mevsim oyunu ile Ankara Sanat Kurumu tarafından, “Övgüye Kıymet Oyuncu Ödülü”ne layık görülürken, 1988-1989 döneminde ise, Peynirli Yumurta oyunu ile tekrar Ankara Sanat Kurumu tarafından, “En Güzel Erkek Oyuncu Ödülü” verildi. 1990-1991 döneminde oynadığı Meczup Dumrul oyunundaki rolüyle de, “Ulvi Uraz En Yeterli Erkek Oyuncu Ödülü”nü aldı.
Sahne aldığı oyunlar yanında TRT İstanbul Radyosu’nun radyo oyunlarında da rol alıyordu. Ayrıyeten tiyatroda oyuncu olarak yer almaya devam ederken, direktör koltuğunda oturmaya da, 1994’te, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda, İrfan Yalçın’ın Aşağıdakiler oyunu ile başladı. Çabucak akabinde 1995’te de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, Savaş Dinçel’den Gürültülü Patırtılı Bir Hikâye oyununu yönetti ve bu oyun ile Ankara Sanat Kurumu tarafından, “Övgüye Paha Direktör Ödülü”ne layık görüldü. 1997-1998 tiyatro dönemi boyunca da İstanbul Devlet Tiyatrosu’ndaki, Haldun Taner’in Ay Işığında Şamata oyunu için, 1999’da ise, bu kere Konya Devlet Tiyatrosu’nda, tekrar bir Haldun Taner oyunu olan Keşanlı Ali Destanı için direktör koltuğundaydı…
(Kurtlar Vadisi dizisi – Necati Şaşmaz ile)
Televizyona yöneldi
Bir röportajında, “Kimse kusura bakmasın; okulumuzu okurken mesleğimize karar verdiğimizde daha şuurlu hareket eden bir kuşağız biz. Bunu yaptığımız için yan işler tabiatıyla gelmeye başladı. Zira şayet mesleğinizde uygun olmaya çabalarsanız, onun kolları var; sinema yapmak, dizi yapmak, sunuculuk yapmak üzere… Devlet tiyatrosu ailesine katıldıktan bir yıl sonra birinci dizimi yaptım. Atlı Karınca diye bir diziydi.” halinde açıklayacaktı Ankara Devlet Tiyatrosu takımına katıldıktan bir yıl sonra televizyona birinci adımını atışını. Kendi neslim diye bahsettiği şahıslar ise, devir arkadaşları Zuhal Olcay, Melek Baykal, Derya Baykal, Rüçhan Çalışkur, Levent Öktem üzere isimlerdi… İdealist bir yaklaşımla birinci diziden sonra, “10 yıl dizi yapmayacağız” diye karar vermişlerdi. Tiyatronun kozmik çatısı altında beşerle iç içe olmayı, yüzlerini eskitmemeyi hedeflemişlerdi.
Selçuk Formül, 1978’deki Atlı Karınca’nın üzerinden geçen 7 yılın akabinde çok ünlü bir dizi olan “Ahmet’in Günlüğü”nde yer aldı. 90’lı yılların ortasına geldiğimizde ise, artan kanallarla televizyon işleri daha da değer kazanmaya başladı. Bu türlü bir periyotta 1993’te devrinin çok sevilen dizilerinden “Süper Baba”da “Celal” karakteri ile çıktı seyircisinin karşısına. Tekrar tıpkı röportajında Muhteşem Baba periyodundan şöyle bahsedecekti Selçuk Formül: “… diziler 45 dakikaydı. Ben sete çağrılmayı bekliyordum, “Keşke daha çok çağırsalar” diye bekliyordum. O vakit da dizilere reklam ortası dizi deniyordu. O kadar çok reklam yayınlanıyordu ki. Sonra RTÜK kuruldu ve buna deva bulundu ve reklamlar dakikalara bölündü. O vakit iş çığırından çıktı, diziler uzadıkça reklam artıyordu. İş bu noktaya geldi yani 120 dakika dizi çekilir hale gelindi.”
Selçuk Usul, kısa müddette ekranda sevilen yüzlerden biri haline gelmişti. Yeteneğine zati diyecek yoktu. 1994’te “Şehnaz Tango” dizisinde yer alan Selçuk Formül, 1998’de, başrollerinde Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ’un yer aldığı “Sıcak Saatler”de, “Süleyman Uslu” karakterine hayat verdi. 1999’da ise, Kenan İmirzalıoğlu’nun fırtınalar estirdiği “Deli Yürek” dizisinde “Bozo” olarak çıktı karşımıza. 2003’te tüm Türkiye’yi ekrana kilitleyen Kurtlar Vadisi’nde de “Aslan Akbey” karakteri ile vardı… Bu diziler, onu daha da tanınır hale getirdi…
Aşk-ı Memnu
Evet, Selçuk Usul pek çok başarılı dizide, sinemada karşımızdaydı. Yeniden de kuşkusuz kendini en çok hissettiren, unutulmayan, her yıl anılan Aşk-ı Memnu oldu. 2008’de başlayan dizide Selçuk Formül, “Adnan Ziyagil” karakteri ile yer aldı. Pek çok replik ile hala hafızamızda olduğu kesinlikle. Hatta dizilerde sevilen rollerle anmaya alışkınız ya oyuncuları; Selçuk Metot, hala sevenleri için Adnan Ziyagil. Bunda giderek hayatımızı ele geçiren toplumsal medyanın hissesi da büyük tabii…
Şundan da bahsetmeli ki, birtakım işlerin nitekim bir büyüsü var; periyot gözetmiyor. O denli ki, Aşk-ı Memnu, tekrar kısımlarıyla bile reytingleri zorlayabiliyor. Ve son olarak Selçuk Formül, Aşk-ı Memnu ikinci döneminde, “1. İsmail Cem Televizyon Ödülleri”nde, “En Güzel Yardımcı Erkek Oyuncu” mükafatını de almıştı…
Sinemada Selçuk Yol
Selçuk Yol, televizyonda olduğu üzere beyaz perde de başarılı bir grafik çizdi. Birinci kere 1991’de, Suyun Öte Yanı isimli sinemada yer aldı. 1993’te gösterime giren “C Blok” sinemasındaki “Selim” karakteriyle 1997’de, SİYAD tarafından “En Güzel Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü. Tıpkı mükafatı 1994’te birebir yıl gösterime giren “Yaz Yağmuru” için de almıştı…
2001’de dizisinde “Bozo” karakteriyle yer aldığı “Deli Yürek” dizisinin sineması, “Deli Yürek-Boomerang” çekildi. 2008’de “Devrim Arabaları”nda yer aldığı “Latif” karakteriyle de “14. Sadri Alışık Ödülleri”nde, “En Âlâ Erkek Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü…
(Solda Zuhal Olcay, yanında Selçuk Yöntem)
Evliliği
Selçuk Metot, iki sefer evlendi. Birinci imzayı 1976’da, sınıf arkadaşı olan Zuhal Olcay ile attılar. Zuhal 19 yaşındaydı, Selçuk ise 23. 1979’da boşandılar. Bu kısa periyodik evlilik ve sonrasında gelen ayrılık, dostluklarını sarsmadı. Zuhal Olcay ile evliliğini bir röportajında kısaca şöyle tanımlamıştı: “Yaşanması gereken bir deneyimdi. Çok maceralı günler yaşadık. 1 yıl Londra’da kaldık.”
(Kızı Iraz’ın birinci yaş gününden)
Ardından 1987’de ikinci evliliğini Balerin Cihan Metot ile yaptı. Bu evlilik onlara, Iraz ismini verdikleri bir kız evlat verdi. Ona, Iraz ismini veren babasıydı. Bir röportajında kızına bu ismi seçmesinin sebebini şöyle açıklayacaktı:
“Konservatuvara girdiğim birinci sene, Yoksul Baykurt’un “Irazca’nın Dirliği” kitabını okuyup çok etkilenmiştim. Orada Irazca karakteri vardı… Çok cevher bir Anadolu bayanıydı. Kızım olursa ismini Iraz koyacağım dedim. Hatta Cihan’la tanışmadan evvel Iraz’ın 2 yaş halini hayalimde gördüm… Sonra “Kızımız olacak, ismini da Iraz koyacağım” dedim.
Velhasıl Iraz da, babasının müsaadeden gidip oyunculuğu seçti. Selçuk Yol, bu seçimi “güzel bir döngü” olarak tanımlıyordu. “Nasıl bir babasınız?” sorusunu ise, şöyle yanıtlıyordu: “’Çocuğumla arkadaş gibiyiz’ diyenlere kızıyorum. Ben arkadaşı olursam, babası kim olacak!”
Bugün Selçuk Prosedür
2015’te verdiği bir röportajında, hayatının bakmakla görmek ortasındaki ayrımı fark ettiği basamakta oluşunu şöyle açıklıyordu:
“İnsanın kıymetini daha yeterli anlıyorsunuz yaş aldıkça. Hasretin ne olduğunu daha güzel anlıyorsunuz. Müziğin notalarındaki ahengi, beşerde bulduğunuz vakit toplumlar keyifli oluyor. Bakmak başka bir şey, görmek farklı bir şey! Görmeye başladığımızda daha keyifli oluyor insan. Biraz daha görme kademesindeyim.”
Yaşamında özel bir noktada olan Selçuk Yöntem’in günümüze yakın işlerine de bakacak olursak, 2012’de, 400 kısmı aşacak “Büyük Risk” isimli müsabaka programını sunmaya başlamıştı. 2013’te ATV’de yayınlanan “Bugünün Saraylısı” isimli dizide, “Ata Katipoğlu” karakterine hayat verdi. Bunların yanında hepimizin bildiği üzere, Kenan Işık 21 Mart 2014’te beyin kanaması geçirdikten sonra, “Kim Milyoner Olmak İster?” yarış programına, dördüncü dönemden itibaren sunucu olarak dahil oldu.
Kendisine program sunumu için gelen teklifi, sonrasını ve Kenan Işık ile ilgili hislerini bir röportajında şöyle lisana getirmişti:
“Kim Milyoner Olmak İster” daha evvel benim televizyonda seyrettiğim tek programdı. Kenan’ın bilgisini, tartısını ve karizmasını hayranlıkla izliyordum. Ve izlerken “Ben bu programı sunsam nasıl olur” diye aklımdan çok geçti. Akabinde “Büyük Risk” maceram başladı, benim için deneyim oldu. Sevgili Kenan’ın rahatsızlığı olunca da müsabakayı sunmamı teklif ettiler, ben de kabul ettim.
Biz Kenan’la tıpkı ekole sahibiz. Kökenimiz devlet tiyatrosu. Hissimiz, tonlamamız ve bakış açılarımız birbirine çok benziyor. Onun için müsabakayı sunarken yumuşak bir giriş yaptım. Kenan’ın ekolünü hiç bozmadım. Beşerler da yadırgamadılar. Müsabaka, 1 yıl geçtikten sonra benim oldu.”
Yine 2014’te, baba karakterine hayat verdiği “Ayhan Hanım” sineması vizyondaydı. Geçen sene (2018) verdiği bir röportajda ise, neden son devirde hayatında dizi projesi olmadığını şöyle açıklıyordu:
“Dizilerin bir televizyon sineması uzunluğunda olması, beni kesimden uzaklaştırdı. Kuralların giderek ağırlaşması nedeniyle daha seçici oldum. Bir de benim dizi serüvenimde çok hoş işler var. İnsan biraz da rol alacağı yeni işlerin onların üstüne çıkmasını istiyor. Bu buluşmalar da kolay olmuyor.”
Yaptığı âlâ işlerle, babacan tutumu, efendi duruşu ve başarılı oyunculuğu ile bir Selçuk Prosedür geçiyor bu dünyadan…
İyi ki…
Damla Karakuş
Not: Biyografisini okumak istediğiniz şahısları lütfen bizimle paylaşın.
Instagram:
